Besin Tercihlerinin Sera Gazı Emisyonuyla İlişkisi
Besin üretimi sürecinde yaşanan gelişmeler besinin daha büyük topluluklara ulaşmasını kolaylaştırırken aynı zamanda iklim tatlı su kaynaklarının azalmasına, toprak kaybına, biyoçeşitliliğin azalmasına bunlara ek olarak iklim değişikliğine de sebep olarak çevresel tehditler oluşturmaktadır. Birleşmiş Milletler (BM) son on yıl içerisinde sera gazındaki emisyonundaki (SGE) artışın hızlandığını bildirmiştir. Biyoçeşitliliğin azalması, su kıtlığı, iklim değişikliği gibi küresel gıda güvencesini tehlikeye atan bu durumların sera gazı emisyonundaki artışın önüne geçilmediği takdirde kaçınılmaz olduğu vurgulanmıştır. 2015 yılında SGE’nunu sınırlandırmak için Paris Anlaşması imzalanmıştır.
Önemli noktalardan bir diğeri ise tatlı su kaynaklarının sürekliliğidir. Besin üretimi sera gazı emisyonunu başlıca etkilemektedir ve su ayak izi bir ürün ya da hizmetin üretiminden başlayarak tüketicide sonlanana kadar bulunan süreçte kullanılan tatlı su miktarını ifade etmektedir. Gıda üretimi aynı zamanda tatlı su kaynaklarının kullanımı ve toprak yapısındaki biyoçeşitlilik kaybının, bozulmanın temel etkenlerindendir. Gelir düzeyindeki artışa ek olarak kentleşmenin de artış göstermesi besin tercihlerinde değişikliklere yol açmış bireyler daha çok hayvansal ürünleri tercih etmeye başlamıştır. Hayvansal ürünler bitkisel ürünlere kıyasla daha fazla enerji, su ve toprak kullanımına ihtiyacı ortaya çıkarırken sera gazı emisyonunda da artışa neden olmaktadır. Et, tavuk, balık, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal besinlerin çevreye olumsuz yükü fazla olduğundan tüketimini azaltırken buna ek olarak sebze ve meyve tüketimini arttırmak sera gazı emisyonunu azaltmak için tercih edilebilir faktörlerdendir.