Günümüzde insanların farkındalıklarının artmasıyla beraber hastalıklar, kendi bedenlerine etkileri bu yolda çözüme giderken yapılması gerekenlerle ilgili daha dikkatli yol aldıkları bir süreç söz konusu bu doğrultuda size Polikistik Over Sendromundan bahsetmek istiyorum.
Ortalama olarak her 10 kadından birinde karşılaşılan PCOS’un tam sebebi bilinmemekle beraber
kalıtsal veya çevresel faktörlerin neden olduğu bir endokrin bozukluk durumu diyebiliriz. Genel olarak
yumurtlama bozukluğu ve kanda androjen hormonunun artışı söz konusudur. Androjen
hormonundaki artış sebebiyle çok sayıda kist oluşmaktadır bu durum adet düzensizliğine sebep
olmaktadır. PCOS genellikle adet görememe, androjen artışı sebebiyle erkek tipi tüylenme, saç
dökülmesi ve sivilcelenme gibi durumlarla kendini belli etmektedir.
PCOS’un belirtilerine değinmek gerekirse;
• İnsülin direnci
• Saç Dökülmesi
• Tüylenme
• Kilo alma
• İltihap
• Kilo vermede zorlanma
• Düzensiz adet döngüsü
• Sivilce
• Cilt renginde koyulaşma
• Depresyon
• Kısırlık
• Baş ağrısı gibi çeşitli belirtileri vardır.
PCOS tedavi edilmediği takdirde kalp hastalığı, endometriyal kanser, diyabet, hiper tansiyon gibi hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Kalıtsal yönden tedavi etmek pek mümkün olmasa da çevresel ev endokrinal faktörlerin değiştirilmesiyle seyrinin iyileştirilmesi mümkündür. Endokrinal faktörler ilaç tedavisiyle çevresel faktörlerse dışarıdan maruz kaldığımız etkenler beslenme, stres, kullanılan kimyasal ürünlerin (kozmetik, parfüm, deterjan vb.) değiştirilmesi ve dikkat edilmesi hastalığın seyrini olumlu etkilemektedir.
PCOS’da tüketilmemesi gereken besinler;
Kızartmalar (patates)
Margarin
Şekerli atıştırmalık ve içecekler
Beyaz ekmek, çörek, kek vb.
PCOS’da beslenmeye değinmemiz gerekirse bireylerde genellikle insülin direnciyle beraber seyretmesi sebebiyle nişastalı ve şekerli yiyecekler yerine kompleks karbonhidratlardan zengin beslenme programları uygulanmalıdır. Buna ek olarak yüksek lif içeren besinler sindirim sürecini yavaşlatmasının yanı sıra kan şekerinin yavaş yükselmesine yardımcı olarak daha az insülin salgılanmasına yardımcı olmaktadır. Bu sebeple beslenmeye lif içeriği zengin olan brokoli, karnabahar, brüksel lahanası, turp,
yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, elma, armut, çilek, yaban mersini gibi lifli besinler eklenebilir.
Lifli besinlere ek olarak somon, sardalya gibi omega-3 içeriği yüksek besinler, keten tohumu, chia tohumu, çörekotu gibi bitkisel omega-3 kaynakları, semizotu, ceviz, badem, fındık, zeytinyağı ve zerdeçal tüketimi inflamasyonu azaltmaya destek olacağı için beslenmemize eklenmelidir.
