Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu’nda dünya beşten büyüktür mesajını yineledikten sonra tarihi açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulunda ki konuşması şöyle,
“Eski çalışma arkadaşım büyükelçi Volkan Bozkır’a gönülden tebrik ediyorum. BM’de en üst seviyede görevi üstlenen ilk Türk vatandaşı olarak Volkan Bozkır’ın BM’nin vicdanı olacağına inanıyorum. BM’nin kuruluşunun 75. yıldönümünde anlamlı bir görevi üstlenen Sayın Bozkır’a başarılar diliyorum.
Karşımızdaki fotoğrafa bakarak bardağın dolu ve boş taraflarını doğru ve samimi bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Salgının başlarında ülkelerin kendi kaderlerine terk ediği haller ortaya çıktı. Dünya beşten büyüktür tezimin haklılığı bir kez daha görülmüş oldu.
Konseyi daha etkin, demokratik, şeffaf, hesap verebilir bir yapıya kavuşturmalıyız. Bardağın dolu tarafında ise BM, insanlığın barış, adalet ve refah arayışında dönüm noktası olma potansiyelini sürdürüyor. Sorunların küresel olduğu durumlarda yerel çözümler ancak günü kurtarır. Uzun vadeli çözümler için uluslararası dayanışma şarttır Türkiye olarak salgın krizinin ilk günlerinden itibaren uluslararası platformlarda işbirliği çağrısında bulunduk.
141 ülkedeki 100 binden fazla vatandaşımızın evlerine dönüşünü sağladık. 5 bin 500’den fazla yabancıyı vatanlarına kavuşturduk. Kimseden herhangi bir karşılık beklemedik, beklemiyoruz. Milletimizin mayasında girişimci ve insani dış politikamızın özünde vardır.
Hangi ülkede üretilirse üretilsin, kullanıma hazır hale getirilecek aşılar, insanlığın ortak istifadesine sunulmalıdır. Buradan bir kez daha tıbbi malzeme, ilaç tedariki, aşı geliştirme çalışmalarının rekabet konusu yapılmaması çağrısında bulunuyorum.
Salgınla birlikte devlet kapasitesi etkin yönetişim ve dayanıklılık gibi unsurların ne kadar hayati role sahip olduğunu hep birlikte tecrübe ettik.
SURİYE
Türkiye olarak ülkemize ve insanlığa yönelen tehditleri her türlü inisiyatifi alarak bertaraf etmenin yollarını arıyoruz Suriye’de 10. yılına giren ihtilaf ülkemizin güvenlik ve istikrarı için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Bölgede PKK/YPG terör örgütü ile mücadeleyi sürdürüyoruz. Tüm terör örgütlerine karşı aynı ilkeli durumu takınmadan Suriye meselesine kalıcı çözüm bulamayız.
Aynı şekilde güvenli hale getirdiğimiz bölgeler sayesinde İdlib başta olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerinde milyonlarca Suriyeli’nin vatanlarından ayrılmalarının önüne geçti
Son olarak bu kardeşlerimiz için İdlib’de ve diğer yerlerde on binlerce briket konut inşa ediyoruz. Bütün bu faaliyetleri uluslararası toplumdan ve kuruluşlardan kaydadeğer destek almadan kendi imkanlarımızla yürütüyoruz. Özellikle BM’nin himayesinde başlatılan Suriyeliler tarafından da sahiplenilen, yönlendirilen siyasi sürecin başarıyla sonuçlandırılması gerekiyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi bütünlüğü korunmuş olarak kalıcı bir barışa dönüşmesi ancak bu şekilde mümkündür.
Bugün dünyada en çok sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye gibi ülkeler yaptıkları fedakarlıkla tüm insanlığın onurunu kurtarıyor. Avrupa’da bazı devletler malesef sığınmacılar ve göçmenlerin hakkını ihlal ediyor. Bu ihlaller karşısında BM’nin güçlü bir tavır almasının vakti gelmiştir.
Libya’da darbecilerin geçen yıl meşru milli mutabakat hükümetini devirmek için başlattığı saldırılar bu ülkeye sadece acı ve yıkım getirmiştir. Libya’nın yardım çağrısına somut cevap veren ve destek sağlayan tek ülke Türkiye olmuştur.
DEAŞ gibi Irak’ta yuvalanan PKK terör örgütünün kökünü kazıma konusunda uluslararası toplumdan ve ülkelerden samimi işbirliği bekliyoruz. Irak’ın geleceğinin aydınlanmasına katkı sağlayacaktır. İran’ın nükleer programı ile ilgili hususların uluslararası hukuk dikkate alınarak, diplomasi ve diyalog yoluyla çözülmesinden yanayız.
FİLİSTİN
Filistin’deki işgal ve zulüm düzeni vicdanları sızlatmaya devam ediyor. Filistin halkı İsrail’in tüm baskı, şiddet ve yıldırma politikalarına yarım asırdan uzun süredir göğüs geriyor. Asrın anlaşması adı altında Filistin tarafına dayatılmaya çalışalan teslim belgesi reddedilince İsrail işbirlikçilerin yardımıyla kaleyi içeriden fethetme girişimine hız vermiştir. Türkiye olarak izin vermeyeceğiz.
BM kararları ve uluslararası hukukun hilafına Kudüs’te büyükelçilik açma niyetini beyan eden ülkeler ihtilafın daha da çetrefil hale gelmesine hizmet ediyor. 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen bir Filistin devletinin kurulmasıyla çözülebilir. Bunun dışındaki çözüm beyhudedir.
Yukarı Karabağ sorunu başta olmak üzere bölgedeki itilafların Azerbaycan’ın ve Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü AGİT kararlarıyla bir an önce çözülmesinden yanayız. Keşmir sorunu halen çözüm bekliyor. Keşmir’in özel statüsünün ilgasının ardından atılan adımlar sorunu daha da karışık hale getirmiştir.
DOĞU AKDENİZ
Doğu Akdeniz’de bir süredir yaşanan gerilimin gerisinde kazanan hepsini alır anlayışıyla hareket eden ülkeler bulunuyor. Ülkemizi dışlama amaçlı nafile adımların kesinlikle başarı şansı yoktur. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda, meşru çıkarlarında gözümüz bulunmuyor.
Yunanistan ile Kıbrıs Rum kesiminin maksimalit taleplerle attıkları tek yanlı adımlar atmıştır. Bölgedeki doğal kaynaklar sözkonusu olduğunda ülkemizin yok sayılması ne akıl, ne vicdan ne de uluslararası hukukla izah edilebilir. Anlaşmalarımızın samimi diyalogla, uluslararası hukukla çözümü öncelikli tercimizdir. Ancak saldırıya asla müsamaha göstermeyeceğimizi ifade etmek istiyoruz.
Diyalog ve işbirliğini tesis edecek çağrımızı bu amaçla buradan yinelemek istiyoruz. İçinde Kıbrıs Türklerinin de yer aldığı bölgesel bir konferans düzenlenmesini teklif ediyoruz.
Uluslararası anlaşmaları hiçe sayanan Rum tarafı, Kıbrıs Türkleri’ni azınlık yapmayı hatta tümüyle adadan tasfiye etmeyi amaçlıyor. Kıbrıs Türk halkını hiçbir zaman haklı davasında yalnız bırakmadık bundan sonra da bırakmayacağız. Kıbrıs Türk halkının güvenliği ile adadaki tarihsel, siyasi hakları teminat altına alacak her çözümü destekleyeceğiz.
IRKÇILIK VE İSLAM DÜŞMANLIĞI
Türkiye olarak iklim değişikliği konusundaki tarihi mesuliyetimiz yok denecek kadar az olmasına rağmen, bu mücadeleye destek veriyoruz. Afrika başta olmak üzere pek çok bölgeyle verimli bir işbirliği yürüttük.
Şimdi de insanlığı tehdit eden ancak nedense görünmez sayılan bir soruna dikkat çekmek istiyorum. Irkçılık ve islam düşmanlığı vahim boyutlara ulaştı. Pandemi sürecinde savunmasız kişilere saldırılar hız kazandı. Önyargı ve cehaletten beslenen bu eğilimlerin hedefi en çok Müslümanlar oldu.
Tüm uluslararası kuruluşları bu zihniyetle mücadelede daha somut adımlar atmaya çağırıyorum.”