enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5043
EURO
36,1845
ALTIN
2.980,00
BIST
9.367,77
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Antalya
Hafif Yağmurlu
20°C
Antalya
20°C
Hafif Yağmurlu
Cuma Hafif Yağmurlu
21°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
13°C
Pazar Parçalı Bulutlu
14°C
Pazartesi Açık
15°C

BAŞKAN ERDOĞAN ULUSA SESLENDİ

BAŞKAN ERDOĞAN ULUSA SESLENDİ
REKLAM ALANI
10.07.2020
438
A+
A-

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından satır başları:

Camiden müzeye dönüştürülmesini sağlayan 1934 tarihli Bakanlar Kurulu düzenlemesini iptal ettik. Çıkardığımız bir Cumhurbaşkanlığı düzenlemesiyle Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılmasını sağladık.

Ayasofya Fatih Sultan Mehmed Han’ın vakfiyesinde gibi yeniden cami olarak hizmet verecek. Müze statüsünden çıkmasıyla birlikte Ayasofya Camii’ne ücretli giriş uygulamasını da kaldırıyoruz. Tüm camilerimiz gibi de Ayasofya’nın kapıları yerli, yabancı, müslim ve gayrimüslimlere açık olacak.

Ayasofya herkesi kucaklamayı çok daha samimi ve çok daha özgür şekilde devam edecek. 24 Temmuz 2020 Cuma günü cuma namazı ile birlikte Ayasofya’yı ibadete açmayı planlıyoruz. 24 Temmuz’a kadar tüm milletimden camideki çalışmaların süratle yürümesi ve hazırlıkların bitmesi için buralarda ziyaret, burayı görme gibi telaşın içerisine girmenin doğru olmayacağını aziz milletime hatırlatmak istiyorum.

Aldığım bazı haberler çerçevesinde içeride ve dışarıda oralarda görüntü vermek, gösteri yapmak doğru değil. İnşallah 24’ünde hep beraber Cuma namazını kılar, Ayasofya’yı ibadete açarız. İçeride eksiklikler var. 6 ay gibi süre içerisinde yapacağımız hazırlıklar var. Öyle bir hazırlıklar yapıyoruz ki, müslim, gayrimüslüm, hristiyan dünyasından kim gelirse gelsin, hepsi geldiği zaman burada yapılan dedikoduların olmadığını, ecdadımızdan devraldığımız mirası nasıl geleceğe taşıyacağımız konusunda en güzel örneğini vereceğiz.

Herkesi alınan karara saygılı olmaya davet ediyorum. Uluslararası alanda ortaya konulan her görüşü elbette anlayışla karşılaşırız. Ancak Ayasofya’nın hangi amaçla kullanacak olması ülkemizin egemenlik haklarıyla ilgilidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı, başkenti, ezanı, dini, sınırları neyse, 81 vilayeti neyse Ayasofya’nın vakfiyesine uygun şekilde camiye dönüştürülmesi hakkı odur. Bu konuda her türlü tavrı ve ifadeyi bağımsızlığımızın ihlali olarak kabul ederiz. Hemen arkamda dev bir vakfiyename var. Bu bir Fatih Vakfiyenamesi’dir. Orada ne varsa bizim için asıldır. Tarihi ve hukuki haklarımıza sahip çıkma konusunda aynı anlayışı bekliyoruz. Bu 567 yıllık bir haktır. Şayet bugün inanç odaklı bir tartışma yapılacaksa bunun konusu Ayasofya değil, dünyanın dört bir yanında İslam düşmanlığı ve yabancı nefreti olmalıdır.

Türkiye’nin kararı sadece kendi iç hukuku ve tarihi haklarıyla ilgilidir. Kararın arkasında duran siyasi partilere, liderlere, sivil toplum kuruluşuna, milletimizin her bir ferdine şükranlarımı sunuyorum.

Özellikle tarihimizin en şanlı sayfaları arasında İstanbul’un fethi yer alır. 29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’u fethederek şehri giren Fatih Sultan Mehmet Han doğrudan Ayasofya’ya yönelir. Bizans halkı korku ile Ayasofya’da akıbetlerini beklemektedir. Fatih hayatları konusunda teminat vererek Ayasofya’ya girer, sancağını Ayasofya’nın ortasındaki mihrabın olduğu yere diker, kubbeye doğru bir ok fırlatır, ilk ezanı kendisi okur, fethini tescillemiş olur.

Mabedin uygun bir köşesinde şükür secdesi yaparak 2 rekat namaz kılar ve bu davranışıyla Ayasofya’yı camiye çevirdiğini gösterir. Zemininden çatısına kadar büyük bir titizlikle inceler. Tarihçilere göre Ayasofya’nın kubbesine çıkan Fatih Sultan Mehmet Han, yapının harap görüntüsü karşısında Farsa şunu söyler: Perdedari mikoned der kasr-ı kayzer ankebut bum nevbet mizedend der târem-i efrâsiyâb!

Böylesine harap bitap perişan bir İstanbul Ayasofya devralmıştır. Fatih’in devraldığı Ayasofya daha önce ayrı yere yapılan ilk iki klise kargaşa döneminde yakılıp, yıkıldığı için üçüncü defa inşa edilen bir eserdir. İlk cuma namazı için Ayasofya’yı ibadete hazır hale getirir. Camiye giren vakit kubbeleri çınlatan tekbir ve salavatlarla karşılanır. İlk hutbeyi Fatih irat eder. Namazı hocası Akşemseddin Hazretleri kıldırır. Fatih ortodoks kilisesini de himayesine alır. 481 yıl boyunca ezan, sala, tekbir, salavat, hatm-i şerif, mevlid-i şeriflerle çınlamıştır. Deprem, yağma, bakımsızlıktan dolayı harap olan İstanbul fetihle birlikte yeniden ayağa kaldırılmıştır. Fatih’ten sonra her padişah Ayasofya’yı daha da güzelleştirmiştir.

Ayasofya asırlarca müminlere hizmet vermiştir. Büyük onarımlara tabi tutulan eklemlerle daha da güzelleştirilen Ayasofya’ya milletimiz hep göz bebeği gibi bakmıştır. Tanrının hikmeti anlamına gelen orijinal ismini değiştirmeyi bile düşünmemiştir.

Ecdadımız tarafından sadece camiye çevrilmemiş aynı zamanda ihya edilmiştir. Bizim de gençlik yıllarımızdan beri kalbimizde bir Ayasofya sevgisi vardır. Kültür hazinesi kimliğine halel getirmeden, vakfiyesine uygun şekilde yeniden ibadete açarak milletimize hizmet verdiğimize inanıyoruz.

Doğu Roma döneminde Ayasofya inşa edilirken Mısır, İzmir, Suriye, İzmir’e kadar imparatorluğun dört bir yanından malzeme taşımıştır. Fatih, Anadolu ve Rumeli’nin her yerinden zanaat erbabını İstanbul’a getirerek hem Ayasofya’yı hem şehri yeni baştan inşa etmişlerdir. Mesela Fatih Ayasofya’nın içindeki sabit mozayikleri korumuş, sadece taşınır heykelleri yerinden çıkartılmıştır. Mozayikler peyderpey kapatılmış, dış etkilere karşı korunması ve bugünlere gelmesi temin edilmiştir.

Farklı dinin mensuplarına hoşgörüyle bakmak dinimizin özünde var olan bir şeydir. Hz. peygamberimiz müslümanlara saldırmayan, bozgunculuk yapmayan diğer dinin topluluklarına herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Osmanlı’nın yöneticileri de aynı yolu izlemiştir. Fatih’in ve ardından gelenlerin İstanbul’da yaptıkları bu kadim gelenekten ibarettir. Mimar Sinan Ayasofya’ya en çok katkı yapan kişilerin başında geliyor. Ayasofya’nın minareleri, hünkar mahfili, nakışları, şadırvanı ve tüm unsurlarıyla 481 yılda bu hale geldi. İstanbul’un en kalabalık cemaatlerinin toplandığı Ayasofya teravih, kadir gecesi, bayram günü gibi müstesna günlerde göz alıcı manzaralara şahit olmuştur. Nadide halılar kesilerek sağa sola dağıtılır. Antika şamdanlar eritilmek üzere dökümhaneye götürülür. Şaheser levhalar ise çok büyük oldukları için kapıdan çıkarılamaz depoya kaldırılır.

Bu levhalar daha sonra Demokrat Parti döneminde yeniden asılır. Cami olduğu devirlerden hiçbir eser kalmasın isteyenler az kalsın Ayasofya’nın minarelerini yıktıracaklardır. Küçük Ayasofya’nın minaresi hukuki dayanağı olmadan bir gecede yerle yeksan edilir. Merhum İbrahim Hakkı Konyalı’nın raporunda ‘Bu minareler yıkılırsa Ayasofya’da yıkılır’ dendiği için, mecburen yıkımdan vazgeçilir.

Esasen tek başına veya tek parti döneminde alınan bu karar tarihe ihanet olmanın yanında hukuka da aykırıydı. Ayasofya ne devletin ne de herhangi kurumun malı değil vakıftır. Fatih, Bizans hanedanı üzerinde kayıtlı bulunan tüm emlake sahip olmuştur. Ayasofya Fatih’in ve onun kurduğu vakfın üzerine tapulanmıştır.

Cumhuriyet döneminde bu tapunun yeni harflerle çıkarılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han 1 Haziran 1453 tarihli vakfiyesinin bir bölümünde, ‘kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştir, iptal ve tedbile koşarsa, herhangi bir dalavere ile vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse, aslını değiştirir füruğuna itiraz eder, bunları yapanlara yardım ederse, camilikten çıkarır, sahte evrak düzenleyerek, kendi batıl defterine kaydeder, yalandan kendi hesabına geçirirse huzurunuzda ifade ediyorum ki en büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur. Bu vakfiyeyi kim değiştirirse Allah’ın peygamberin, meleklerin ve dahi tüm müslümanların ebediyyen laneti onun ve onların üzerine olsun. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse günahı onu değiştirene olacaktır. Allah’ın azabı onlaradır”

Bugün alınan karar aynı zamanda Fatih’in bu ağır bedduasından kurtulmamızı sağlamıştır. Aynı zihniyet bugün bırakınız Ayasofya’nın hüznünü gidermeyi İstanbul’un en gözde camisi Sultanahmet’i müzeye dönüştürmeyi teklif edebilmektir. Bu zihniyet geçmişte Sultanahmet’i resim galerisi, Yıldız’ı kumarhane, Ayasofya’yı caz klubü olarak teklif edebilmiştir. Vatikan’ın müze haline dönüştürerek talep edilmesi ile Ayasofya’nın müze olarak ısrarlı olmak aynı mantığın ürünüdür.

Kabe ve Mescid-i Aksa’nın müzeye isteği de aynıdır. Rabbim bu zihniyetten ülkemizi ve milletimizi bu zihniyetten ilelebed muhafaza etsin diyorum.

Bu mabed malesef uzunca bir süre ezan ve Kuran sesinden mahrum kalmıştır. Önce 1980, ardından 1991’de Ayasofya’nın hünkar mahfili ibadete açılsa da Ayasofya’nın boynu bükük kalmaya devam etmiştir. Merhum Necip Fazıl Kısakürek, Türkün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphe edenler Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe eder diyerek bu konudaki inancını ortaya koyar.

Üstadın Ayasofya açılmalıdır çağrısına bugün cevap veriyoruz. Nazım Hikmet’in İstanbul’un fethi ve Ayasofya’nın camiye çevrilmesi şiirini de önemli buluyoruz: İslam’ın beklediği en şerefli gündür bu;

Rum Konstantiniyye’si oldu Türk İstanbul’u!
Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi,
Türk’ün padişahı, bir gök yarılır gibi
Girdi, “Eğrikapı”dan kır atının üstünde
Fethetti İstanbul’u sekiz hafta üç günde!
O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah’ın…
“Belde-i Tayyibe”yi fetheden padişahın
Hak yerine getirdi en büyük niyazını;
Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını.

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.